-
Anadolu Geleneğinde ve Dünya Kültürlerinde Bebek
Bir sanat olarak bebekçiliğin gelişimi 20. yüzyılın başına rastlamasına rağmen folklorumuzda yüzyıllar öncesine uzanan bir yeri var. Anadolu köylerinde daha çok yağmur dualarında ve bahar törenlerinde büyüsel özellikler taşıyan bir sembol olarak kullanılagelmiştir. Bunlar Hemecik, Korçak, Çömçe, Gelin Karaçör oyunu gibi isimler alır. Aslında bebek dünyanın en eski oyuncağı olarak bilinir; Hitit, Frig, Bronzçağ ve Cilalıtaş devri tabakalarında bulunan ve din törenlerinde yer aldığı anlaşılan heykelciklerin bir kısmının oyuncak bebek olarak kullanıldığı, bir kısmının ise ana tanrıça kültü ile ilgili olduğu anlaşılmıştır. Burdur yakınlarındaki Hacılar höyüğünde kilden yapılan yüzleri boyalı, çıplak başlarına sonradan saç kondurulmuş figürinlere rastlanmıştır.
Eski Mısır'da ve Amerika yerlileri arasında ağaç bebek ve tanrı heykelcikleri bulunmuştur ki, yerliler bu bebekleri büyü yapmakta kullanıyorlardı. Afrika'da bebekler ise oyulmuş tahta fetişleri andırır. Oranj'da Fingo halkı bebeği, uğur olarak çocukları doğuncaya kadar yanlarında taşırdı. Eski Japonya'da bebeklere canlı gözü ile bakılır, giydirilir ve beslenirdi. Çok genç yasta evlenilen Hindistan'da müslüman ve mecusilerde bir kız evlenirken itinayla giydirilmiş bebekler hediye edilirdi. Doğunun geri kalmış bazı toplumlarında ise içinde cinlerin bulunduğuna inanıldığı için kız çocuklarına bebek verilmezdi. Dünyanın her yerinde halk hekimleri veya büyücüler ise hep şu ortak büyüyü uygulamışlardır: Düşmana benzeyen kaba bir bebek yaptıktan sonra, zararın onun üzerine düşmesi dileğiyle, bu yapma bebeğin yüreğini delmişler veya onu yakmışlardır. İngiltere'de Guy Fawkes gününde yakılan kukla da aynı boş inancın bir kalıntısıdır.
Türkiye'de Bebek Sanatı
İnsanlık tarihi kadar eskiye uzanan bebek sanatı bugün Türkiye'de kaybolmaya yüz tutmuş olsa da, dünyadaki ilk bebek sergisi 1936 yılında yurdumuzda açılmıştı. 8 Ağustos 1936'da Taksim Belediye Bahçesi'nde açılan "Uluslararası Bebek Sergisi"nde 20 ülkeden 340 bebek sergilendi. Yarışmada Zehra Müfit'in üç parçadan oluşan "Arzuhalci" kompozisyonu birinci oldu. Bu sergiden sonra Türkiye'de ve dünyada pek çok kez bebek sergileri düzenlendi. Aynı yıl Akşam Kız Sanat ve Olgunlaşma enstitülerine bebekçilik dersleri konuldu. Ayrıca Kızılay Derneği rehabilitasyon çalışmaları programına sakat kimselerle evlerinde çalışmak zorunda olanlar için sürekli bebekçilik kursları açıldı. Kurslarda yetişenlerin ürettiği bebeklerin satışlarına yardım edildi. İlk serginin gördüğü büyük ilgi Kızılay'a zaman zaman sergi açma cesaretini verdi. 1950, 1954 ve 1963 yıllarında yine Türkiye Kızılay Derneği Eminönü Şubesi tarafından uluslar arası üç sergi daha gerçekleştirildi. Türkiye'de bebekçilik sanatının doğmasında bu sergilerin önemli rolü oldu. Türkiye'nin ilk önemli bebek sanatçısı 1936 yılındaki ilk yarışmada birinci olan Zehra Müfit Saner'dir.
DEVAMINI OKU -
Lütfiye Batukan ve Yaşamın Sessiz Tanıkları
Lütfiye Batukan, elli yılı aşan sanat yaşamı boyunca çok kapsamlı bir koleksiyon yaratmıştır. Kendi yapıtlarından oluşan bin bebeklik dev bir koleksiyon. Bu koleksiyonun eşi benzeri olmadığı rahatlıkla söylenebilir; çünkü koleksiyonun tamamı kendi ürettiklerinden oluşmaktadır. Elbette çok sayıda bebek biriktirmek mümkün ama bu kadar çok sayıda üretmek kolay değil. Sanatçı bugün bin kişilik küçük dev bir orduya sahip. Hayat verdiği bu bebeklerin büyük bölümünü geleneksel kıyafetli olanlar oluşturmaktadır. Orta Anadolu, Ege, Karadeniz ve Güneydoğu'nun insanları tüm gerçeklikleriyle yansıtılmıştır. Tarlasını süren öküzünün peşinde köylüler, koyunlarına kaval çalan çobanlar, yün eğiren, çocuğunu emziren, hamur açan Anadolu kadınları, yer sofrasında yemek yiyen aileler, eşek sırtında köylü çocukları, gelin alayları… Her biri ait olduğu yörenin geleneksel kıyafetleri içinde, otantik ortamında betimlenmiştir. Anadolu insanını tüm gerçekliğiyle yansıtan yöresel kıyafetli bebeklerin yanı sıra tanıdık yüzlere de rastlayabilirsiniz. Tarihin sararmış sayfalarından size ellerini uzatırlar... O uzanan eller kimi zaman Muhteşem Süleyman'ındır, kimi zaman Mimar Sinan'ın, kimi zaman da Yunus Emre'nin... Atatürk, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Hacı Bayram Veli, Nasreddin Hoca, Yunus Emre ve Mevlana gibi Türk tarihinin önemli isimleri koleksiyonda ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Sadece tarihin canlanması değil, yaşamın ta kendisidir bu bebekler... Gerçeğin hayale, somutun kurguya dönüştüğü çalışmaları da vardır. Noel Baba, Ali Baba ve Kırk Haramiler, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler gibi… Semazenler ve Mehteran Bölüğü gibi kalabalık kompozisyonlar ise son derece büyük bir emek ve sabrın ürünüdür.
Sanatçının yaşamının bu küçük tanıkları sessizdir sessiz olmasına ama yüzlerindeki anlatımlar ve beden devinimleri onların dile gelmesini sağlar. Lütfiye Batukan'ın bebeklerinin en önemli özelliği de budur zaten; gerçek bir insan gibi yüz ifadelerine ve beden hareketlerine sahip olmalarıdır… Yurtdışında da farklı tekniğiyle dikkat çeken sanatçı, bebeklerini Türkiye'ye özgü kitre ve pamuk tekniğiyle yapmaktadır. Gıda sektöründe de kullanılan kitre, Anadolu'da yetişen geven otundan elde edilen bir tür zamktır ve pamukla birleştirildiğinde mükemmel sonuçlar verir. İnsan tenine en yakın doku kitre ve pamuğun birleşimiyle elde edilir. Batukan, bu iki ana malzemenin dışında çeşitli kalınlıklarda teller, kağıt, antika ve yerel kumaşlar, deri, yün gibi çok sayıda malzeme kullanmaktadır. Bebeklerin bedenlerini ve yüzlerini heykeltıraş gibi biçimlendiren sanatçı, kıyafetlerini de bir terzi ustalığıyla diker, işler, renklendirir.
-
Lütfiye Batukan'ın bebekleri Yokohama Bebek Müzesi'nde
Lütfiye Batukan'ın Yokohama Bebek Müzesi'nde 6 Haziran 2015'te açılan sergisi 20 Temmuz'a kadar izlenebilecek. Yunus Emre Enstitüsü'nün katkılarıyla gerçekleştirilen serginin açılışına Yokohama Belediye Başkan Yardımcısı Katsunori Watanabe, Yokohama Belediyesi Turizm Bürosu ve Müze Müdürü Toshiyoki Aoki ve Yunus Emre Enstitüsü Tokyo Müdürü Telat Aydın katıldı. Sanatçı ve yöneticiler, açılış kurdelesini Japonya'da saygı işareti beyaz eldiven giyerek kestiler.
Lütfiye Batukan'ın 1000 bebeklik geniş koleksiyonu arasından seçilmiş 150 tanesi bu sergide yer alıyor. Fatih Sultan Mehmet, Mehteran Bölüğü, Yunus Emre, Mevlana, 4. Murat, Cengiz Han, Evliya Çelebi, Hürrem Sultan gibi tarihi karakterlerle Anadolu insanını gelenekleriyle yansıtan çalışmalar sergileniyor. Ülkemizde kaybolmaya yüz tutan bu el sanatını yaşatmak ve Türk bebeklerini yurtdışında tanıtmak için çaba gösteren sanatçı, bugüne kadar Avrupa ve ABD'de açtığı sergilerin yanı sıra Japonya'daki serginin anlamının büyük olduğunu söylüyor: "Japonya'da bebek sanatına büyük önem veriliyor, hatta bebek sanatçıları yaşayan kültür değerleri olarak özel saygı görüyor. Bu yüzden Yokohama'daki sergimin Japonlar tarafından takdir görmesi bana onur verdi".
Türk-Japon dostluk ilişkilerinin başlamasının 125. yıldönümünde Yokohama Bebek Müzesi'nde açılan sergiyi 8 bin kişinin gezmesi bekleniyor.
"Pamuktan Bir Dünya- Lütfiye Batukan" yayınlandı
Lütfiye Batukan'ın hayatı ve çalışmaları hakkında Fatma Batukan Belge'nin yazdığı "Pamuktan Bir Dünya- Lütfiye Batukan" başlıklı kitap Kozmos Yayınları etiketiyle yayınlandı. Türkçe- İngilizce olarak, parlak kuşe kağıda basılan 120 sayfalık kitabın tasarım ve uygulaması Sezen Kaya'ya ait.
Kitabın ilk bölümünde dünyada ve Türkiye'de bebek sanatı hakkında bilgi veriliyor. İkinci bölümde Lütfiye Batukan, pamuk-kitre tekniğiyle bebek yapımını anlatıyor ve tekniğinin püf noktalarını konunun meraklılarıyla paylaşıyor. Üçüncü bölüm, sanatçının 50 yıllık sanat yaşamını başlangıcından günümüze mercek altına alıyor. 1000 bebeklik zengin koleksiyonundan yapılmış bir seçki ise dördüncü bölümü oluşturuyor. Sonuncu bölüm, yani Lütfiye Batukan ile yapılmış olan nehir söyleşi kitabın en renkli bölümlerinden biri. Sanatçıyla kızı Fatma Batukan Belge'nin yaptığı uzun söyleşi, çocukluğundan itibaren yaşamının ve sanatının mihenk taşlarına dokunarak okuyucuyu meraklı bir yolculuğa çıkarıyor.
DEVAMINI OKU -
Gerçek insanlardan yola çıkarak yarattığı karakterlerin de, kurgu karakterlerin de hiç birinin diğerine benzememesi bu bebeklerin ortak noktasıdır. Türk kültürünün, folklorunun ve tarihinin sembol karakterleri özgün kıyafetleri ve ortamlarında betimlenmiştir. Burada devreye sanatçının araştırmacılığı girer. Bebeklerin yörelerine ve yaşadıkları zamana uygun biçimde yansıtılması bu şekilde mümkün olmuştur. Bir Anadolu kadınının üç eteğindeki işlemenin bile aslına uygun olmasına dikkat etmiştir. Mehteran Bölüğü'nü yaptığı dönemde iki yıl boyunca her hafta Askeri Müze'de Mehteran Bölüğü'nü izlemeye gitmiş, hiç bir detayı atlamamaya çalışmıştır. Bebeklerin kıyafetlerinden aksesuvarlarına her unsur önemlidir Lütfiye Batukan için… Gerektiğinde çobanın koyununu, aşığın sazını, bebeğin beşiğini de yapmıştır. Batukan'ın çalışmalarında gerçeklik önemli bir özellikse de, bunun karşıtı olan hayal gücü ve kurgusallık da bir o kadar önemli olmuştur. Özellikle son yıllarda daha soyut karakterler, daha özgür tiplemeler yaratmıştır. "Şükür" bebekleri ya da "Hayat Ağacı" gibi çalışmaları bu tarz çalışmalarının son örnekleridir. Son dönem çalışmaları arasında torunu Ada'dan esinlenerek yarattığı "Ada Bebek"ler de dikkat çekmektedir.
Bin kişilik küçük dev ordunun yaratıcısı olan Lütfiye Batukan'ı bugüne getiren yaratıcılığı, hayal gücü ve azmi olmuştur. O da sayısız geleneğin beşiği Anadolu topraklarının çocuğudur. Hatta ilginç bir tesadüf eseri bebekçiliğin ana malzemelerinden kitrenin elde edildiği geven otunun yeşerdiği topraklarda, Kayseri'de doğmuştur. Çocukluğundan itibaren doğayı ve etrafını dikkatle gözlemleyen Lütfiye Batukan'ın bebek yapmaya merakı da çok küçük yaşlarda başlar. Önceleri anneannesinin mantı yaparken açtığı hamurdan çaldığı parçalardan, çamur ve kilden bebekler yapar; daha sonra bez bebeklere geçer. T biçimindeki bir tahtanın ucuna demir para koyup, üzerine bez geçirir ve yüz hatlarını çizer. Çerçi olan babasının Anadolu'yu dolaşarak sattığı kumaşlarla dolu depoda saatlerce oynayıp, bu kumaşlarla hayal gücünü birleştirir. Hayatındaki dönüm noktası ise başkente taşınmaları olur. Kaleiçi'nde Arkeoloji Müzesi'ndeki heykellere hayran kalır ve hep müzenin bahçesinde oynar. Bir gün Olgunlaşma Enstitüsü'nün vitrininde gördüğü bebekler ise kariyerinin başlangıcı olacaktır. Çocukken hayal gücünü çalıştırarak yaptığı bebeklerin belli bir teknikle yapılmış olduğunu görüp şaşırır ve bu işin okuluna gitmeye karar verir.
Akşam Kız Sanat Okulu'nda tekniğini öğrendiği bebek çalışmaları 1960 yılında ciddileşmeye başlar. Tarihi ve geleneksel kıyafetler üzerine yaptığı araştırmaları bebeklerde uygular ve ilk kişisel sergisini 1977 yılında Ankara'daki Fransız Kültür Merkezi'nde açar. Bunu aynı yıl Osmanlı Bankası'nın Ankara Sanat Galerisi'ndeki sergi izler. 1978'de İstanbul'da Hilton ve Intercontinental Otel ile Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde sergiler açar. 80'lerin başında sağlık sorunları nedeniyle bebek çalışmalarına bir süre ara verir ve seramik çalışmaya başlar. Bu alanda da özgün çalışmalar ortaya koyan sanatçı, seramik çalışmalarına halen devam ediyor.
DEVAMINI OKU -
1880 yılında Ankara'da doğan Zehra Müfit sadece bebekçilikte değil, başka konularda da yeni kurulmuş olan genç Türkiye Cumhuriyeti'nin öncü ve girişimci kadınlarındandı. Kızılay'ın düzenlediği yarışmalı bebek sergisinde birinci olduktan sonra bu alanda çalışmaya başlamış ve zaman içinde sanatını geliştirmişti. Ve bu sanatı büyük bir çabayla kendisinden sonraki kuşaklara aktarabilmek için öğretmenlik yapmaya başladı. Bebek sanatının ilk temsilcisi Zehra Müfit Saner ise, günümüzdeki en önemli temsilcisi Lütfiye Batukan'dır. Lütfiye Batukan, son 50 yıldır bebek sanatını hediyelik eşya sınıfından çıkarıp sanat konumuna taşıdı. Bugün Türkiye'de bebek sanatı dediğimizde karşımıza çıkan en yetkin isim. 1000 (bin)'e yakın bebekten oluşan bir koleksiyona sahip. Ana malzeme olarak kitre ve pamuk kullanarak bebeklerini yaratan sanatçı, konularını Türk folkloru ve büyük Osmanlı tarihinden alıyor.
LÜTFİYE BATUKAN VE KOLEKSİYONU
Lütfiye Batukan, elli yılı aşan sanat yaşamı boyunca çok kapsamlı bir koleksiyon yaratmıştır. Kendi yapıtlarından oluşan bin bebeklik dev bir koleksiyon. Bu koleksiyonun eşi benzeri olmadığı rahatlıkla söylenebilir; çünkü koleksiyonun tamamı kendi ürettiklerinden oluşmaktadır. Elbette çok sayıda bebek biriktirmek mümkün ama bu kadar çok sayıda üretmek kolay değil. Sanatçı bugün bin kişilik küçük dev bir orduya sahip. Hayat verdiği bu bebeklerin büyük bölümünü geleneksel kıyafetli olanlar oluşturmaktadır. Orta Anadolu, Ege, Karadeniz ve Güneydoğu'nun insanları tüm gerçeklikleriyle yansıtılmıştır. Tarlasını süren öküzünün peşinde köylüler, koyunlarına kaval çalan çobanlar, yün eğiren, çocuğunu emziren, hamur açan Anadolu kadınları, yer sofrasında yemek yiyen aileler, eşek sırtında köylü çocukları, gelin alayları… Her biri ait olduğu yörenin geleneksel kıyafetleri içinde, otantik ortamında betimlenmiştir. Anadolu insanını tüm gerçekliğiyle yansıtan yöresel kıyafetli bebeklerin yanı sıra tanıdık yüzlere de rastlayabilirsiniz. Tarihin sararmış sayfalarından size ellerini uzatırlar... O uzanan eller kimi zaman Muhteşem Süleyman'ındır, kimi zaman Mimar Sinan'ın, kimi zaman da Yunus Emre'nin... Atatürk, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Hacı Bayram Veli, Nasreddin Hoca, Yunus Emre ve Mevlana gibi Türk tarihinin önemli isimleri koleksiyonda ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Sadece tarihin canlanması değil, yaşamın ta kendisidir bu bebekler... Gerçeğin hayale, somutun kurguya dönüştüğü çalışmaları da vardır. Noel Baba, Ali Baba ve Kırk Haramiler, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler gibi… Semazenler ve Mehteran Bölüğü gibi kalabalık kompozisyonlar ise son derece büyük bir emek ve sabrın ürünüdür.
Sanatçının yaşamının bu küçük tanıkları sessizdir sessiz olmasına ama yüzlerindeki anlatımlar ve beden devinimleri onların dile gelmesini sağlar. Lütfiye Batukan'ın bebeklerinin en önemli özelliği de budur zaten; gerçek bir insan gibi yüz ifadelerine ve beden hareketlerine sahip olmalarıdır… Yurtdışında da farklı tekniğiyle dikkat çeken sanatçı, bebeklerini Türkiye'ye özgü kitre ve pamuk tekniğiyle yapmaktadır. Gıda sektöründe de kullanılan kitre, Anadolu'da yetişen geven otundan elde edilen bir tür zamktır ve pamukla birleştirildiğinde mükemmel sonuçlar verir. İnsan tenine en yakın doku kitre ve pamuğun birleşimiyle elde edilir.
DEVAMINI OKU -
Batukan, bu iki ana malzemenin dışında çeşitli kalınlıklarda teller, kağıt, antika ve yerel kumaşlar, deri, yün gibi çok sayıda malzeme kullanmaktadır. Bebeklerin bedenlerini ve yüzlerini heykeltıraş gibi biçimlendiren sanatçı, kıyafetlerini de bir terzi ustalığıyla diker, işler, renklendirir.
Gerçek insanlardan yola çıkarak yarattığı karakterlerin de, kurgu karakterlerin de hiç birinin diğerine benzememesi bu bebeklerin ortak noktasıdır. Türk kültürünün, folklorunun ve tarihinin sembol karakterleri özgün kıyafetleri ve ortamlarında betimlenmiştir. Burada devreye sanatçının araştırmacılığı girer. Bebeklerin yörelerine ve yaşadıkları zamana uygun biçimde yansıtılması bu şekilde mümkün olmuştur. Bir Anadolu kadınının üç eteğindeki işlemenin bile aslına uygun olmasına dikkat etmiştir. Mehteran Bölüğü'nü yaptığı dönemde iki yıl boyunca her hafta Askeri Müze'de Mehteran Bölüğü'nü izlemeye gitmiş, hiç bir detayı atlamamaya çalışmıştır. Bebeklerin kıyafetlerinden aksesuvarlarına her unsur önemlidir Lütfiye Batukan için… Gerektiğinde çobanın koyununu, aşığın sazını, bebeğin beşiğini de yapmıştır. Batukan'ın çalışmalarında gerçeklik önemli bir özellikse de, bunun karşıtı olan hayal gücü ve kurgusallık da bir o kadar önemli olmuştur. Özellikle son yıllarda daha soyut karakterler, daha özgür tiplemeler yaratmıştır. "Şükür" bebekleri ya da "Hayat Ağacı" gibi çalışmaları bu tarz çalışmalarının son örnekleridir. Son dönem çalışmaları arasında torunu Ada'dan esinlenerek yarattığı "Ada Bebek"ler de dikkat çekmektedir.
Bin kişilik küçük dev ordunun yaratıcısı olan Lütfiye Batukan'ı bugüne getiren yaratıcılığı, hayal gücü ve azmi olmuştur. O da sayısız geleneğin beşiği Anadolu topraklarının çocuğudur. Hatta ilginç bir tesadüf eseri bebekçiliğin ana malzemelerinden kitrenin elde edildiği geven otunun yeşerdiği topraklarda, Kayseri'de doğmuştur. Çocukluğundan itibaren doğayı ve etrafını dikkatle gözlemleyen Lütfiye Batukan'ın bebek yapmaya merakı da çok küçük yaşlarda başlar. Önceleri anneannesinin mantı yaparken açtığı hamurdan çaldığı parçalardan, çamur ve kilden bebekler yapar; daha sonra bez bebeklere geçer. T biçimindeki bir tahtanın ucuna demir para koyup, üzerine bez geçirir ve yüz hatlarını çizer. Çerçi olan babasının Anadolu'yu dolaşarak sattığı kumaşlarla dolu depoda saatlerce oynayıp, bu kumaşlarla hayal gücünü birleştirir. Hayatındaki dönüm noktası ise başkente taşınmaları olur. Kaleiçi'nde Arkeoloji Müzesi'ndeki heykellere hayran kalır ve hep müzenin bahçesinde oynar. Bir gün Olgunlaşma Enstitüsü'nün vitrininde gördüğü bebekler ise kariyerinin başlangıcı olacaktır. Çocukken hayal gücünü çalıştırarak yaptığı bebeklerin belli bir teknikle yapılmış olduğunu görüp şaşırır ve bu işin okuluna gitmeye karar verir.
Akşam Kız Sanat Okulu'nda tekniğini öğrendiği bebek çalışmaları 1960 yılında ciddileşmeye başlar. Tarihi ve geleneksel kıyafetler üzerine yaptığı araştırmaları bebeklerde uygular ve ilk kişisel sergisini 1977 yılında Ankara'daki Fransız Kültür Merkezi'nde açar. Bunu aynı yıl Osmanlı Bankası'nın Ankara Sanat Galerisi'ndeki sergi izler. 1978'de İstanbul'da Hilton ve Intercontinental Otel ile Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde sergiler açar. 80'lerin başında sağlık sorunları nedeniyle bebek çalışmalarına bir süre ara verir ve seramik çalışmaya başlar. Bu alanda da özgün çalışmalar ortaya koyan sanatçı, seramik çalışmalarına halen devam ediyor.
DEVAMINI OKU -
1986 yılında Atatürk Kitaplığı'nda bir sergi açar. 1987'de Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen "Yaratıcı Türk Kadınından Esintiler" başlıklı sergiye, Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği'nin düzenlediği sergiye ve Mısır'da gerçekleştirilen İslam Konferansı kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın düzenlediği sergiye katılır. 1985 yılında Polonya'daki "Uluslar arası Milli Kıyafetli Bebek Yarışması"nda başarı ödülü alarak Türkiye'nin sesini bu alanda ilk kez duyurur. Ardından 1986 yılında Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen "Milli Kıyafetli Bebek Yarışması"nda birincilik ödülü alır. Yine aynı yıl Sultanahmet'teki Turing İstanbul Sanatları Çarşısı'nda faaliyet göstermeye başlar. Buradaki çalışmalarına halen devam etmektedir.
1990 yılından itibaren sergilerini yurtdışına yönlendiren sanatçının artık amacı Türk kültürünü bebeklerle yabancı ülkelerde tanıtmaktır. Marburg, Frankfurt (Almanya), Basel (İsviçre), Viyana (Avusturya) gibi kentlerde bebekleri sergilenen Batukan, 2000 yılında ABD'nin Chicago kentinde NIADA (Amerikan Bebek Sanatçıları Derneği)'nın düzenlediği konferansa katıldı. Son olarak 2006 Ekim'inde New York'taki Türk Evi'nde bir sergi açtı ve eserleri büyük ilgi gördü. Sanatçının bir bebeği ABD'deki Tekstil Müzesi kataloğuna da girmiştir. Sadece Türk basınının değil yabancı dergilerin de ilgi gösterdiği Batukan'ın geleneksel Türk kıyafetli bir bebeği ABD'li Louise Fecher'ın yayınladığı "Here Comes The Bride Dolls" başlıklı kitabında yer alıyor. Büyük bir gelin bebek koleksiyonuna sahip olan Fecher'ın, kitabında tüm dünyadan çeşitli ülkelerin geleneksel gelin kıyafetli bebekleri bulunuyor. Türkiye'yi de Anadolu'dan bir gelin alayı kompozisyonuyla Lütfiye Batukan temsil ediyor. Bebek sanatı uzmanları ve koleksiyonerler için önemli başvuru kaynaklarından olan kitap, geleneksel kültürümüz ve folklorumuzun küçük bir parçasını meraklıların gözleri önüne seriyor.
Lütfiye Batukan bugün, İstanbul'un en önemli tarihi semtlerinden biri olan Sultanahmet'te Çelik Gülersoy'un yaşama kazandırdığı İstanbul Sanatları Çarşısı'nda çalışmalarını sürdürüyor. Ne var ki, en önemli korkusu kendisinden sonra bu sanatın kaybolacağı. Sabır, yetenek, yaratıcılık, araştırmacı merakı, geleneğe saygı pek az insanda bir araya geldiğinden yeni sanatçılar yetiştirmek neredeyse imkansız. Batukan'ın artık en büyük amacı ve hedefi hayattayken dünyadaki benzerleri gibi bir bebek müzesi kurmak. Türkiye'nin ilk bebek sanatçısı Zehra Müfit Saner bir kıyafet müzesi kurmak istiyordu. Akrabalık bağları bulunan Koç Ailesi'nde Sevgi Gönül'ün kurduğu Sadberk Hanım Müzesi ile kendisi göremese bile bir anlamda bu dileği gerçekleşmiş oldu. Ama Türkiye hala ciddi bir bebek müzesi bekliyor. Öyle bir müze ki, içinde yaşadığımız coğrafyanın tüm renklerinin, binlerce yıllık tarihimiz ve zengin kültürümüzün ışığını minyatür bir pencereden yansıtsın!
1986 yılında Atatürk Kitaplığı'nda bir sergi açar. 1987'de Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen "Yaratıcı Türk Kadınından Esintiler" başlıklı sergiye, Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği'nin düzenlediği sergiye ve Mısır'da gerçekleştirilen İslam Konferansı kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın düzenlediği sergiye katılır. 1985 yılında Polonya'daki "Uluslar arası Milli Kıyafetli Bebek Yarışması"nda başarı ödülü alarak Türkiye'nin sesini bu alanda ilk kez duyurur. Ardından 1986 yılında Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen "Milli Kıyafetli Bebek Yarışması"nda birincilik ödülü alır. Yine aynı yıl Sultanahmet'teki Turing İstanbul Sanatları Çarşısı'nda faaliyet göstermeye başlar. Buradaki çalışmalarına halen devam etmektedir.
1990 yılından itibaren sergilerini yurtdışına yönlendiren sanatçının artık amacı Türk kültürünü bebeklerle yabancı ülkelerde tanıtmaktır. Marburg, Frankfurt (Almanya), Basel (İsviçre), Viyana (Avusturya) gibi kentlerde bebekleri sergilenen Batukan, 2000 yılında ABD'nin Chicago kentinde NIADA (Amerikan Bebek Sanatçıları Derneği)'nın düzenlediği konferansa katıldı. Son olarak 2006 Ekim'inde New York'taki Türk Evi'nde bir sergi açtı ve eserleri büyük ilgi gördü. Sanatçının bir bebeği ABD'deki Tekstil Müzesi kataloğuna da girmiştir. Sadece Türk basınının değil yabancı dergilerin de ilgi gösterdiği Batukan'ın geleneksel Türk kıyafetli bir bebeği ABD'li Louise Fecher'ın yayınladığı "Here Comes The Bride Dolls" başlıklı kitabında yer alıyor. Büyük bir gelin bebek koleksiyonuna sahip olan Fecher'ın, kitabında tüm dünyadan çeşitli ülkelerin geleneksel gelin kıyafetli bebekleri bulunuyor. Türkiye'yi de Anadolu'dan bir gelin alayı kompozisyonuyla Lütfiye Batukan temsil ediyor. Bebek sanatı uzmanları ve koleksiyonerler için önemli başvuru kaynaklarından olan kitap, geleneksel kültürümüz ve folklorumuzun küçük bir parçasını meraklıların gözleri önüne seriyor.
Lütfiye Batukan bugün, İstanbul'un en önemli tarihi semtlerinden biri olan Sultanahmet'te Çelik Gülersoy'un yaşama kazandırdığı İstanbul Sanatları Çarşısı'nda çalışmalarını sürdürüyor. Ne var ki, en önemli korkusu kendisinden sonra bu sanatın kaybolacağı. Sabır, yetenek, yaratıcılık, araştırmacı merakı, geleneğe saygı pek az insanda bir araya geldiğinden yeni sanatçılar yetiştirmek neredeyse imkansız. Batukan'ın artık en büyük amacı ve hedefi hayattayken dünyadaki benzerleri gibi bir bebek müzesi kurmak. Türkiye'nin ilk bebek sanatçısı Zehra Müfit Saner bir kıyafet müzesi kurmak istiyordu. Akrabalık bağları bulunan Koç Ailesi'nde Sevgi Gönül'ün kurduğu Sadberk Hanım Müzesi ile kendisi göremese bile bir anlamda bu dileği gerçekleşmiş oldu. Ama Türkiye hala ciddi bir bebek müzesi bekliyor. Öyle bir müze ki, içinde yaşadığımız coğrafyanın tüm renklerinin, binlerce yıllık tarihimiz ve zengin kültürümüzün ışığını minyatür bir pencereden yansıtsın!